Deprem, toplumsal yaşamı derinden etkileyen doğal afetlerden biridir. Ülkemiz dünyanın en aktif deprem kuşaklarından birinde yer almaktadır. Sarsıntı Bölgeleri Haritasına göre ülkemizin %92’si deprem bölgeleri içerisindedir. Ülkemiz nüfusunun %95’i deprem bölgelerinde yaşamakta, ayrıca büyük sanayi merkezlerinin %98’i ve barajların %93’ü yine deprem bölgelerinde yer almaktadır. Son 58 yılda meydana gelen depremlerde 58.202 kişi hayatını kaybetmiş, 122.096 kişi yaralanmış, yaklaşık 411.465 bina yıkılmış veya ağır hasar görmüştür.
Deprem kaçınılmaz bir doğa olayı olsa da depremin gerçekleşmesinden sonra oluşacak kayıpların hem bireysel hem de toplumsal olarak alınacak değerlerle en aza indirilmesi mümkündür. Bu yazımızda yönetimin ve diğer ilgililerin hukuki ve cezai sorumlulukları hakkında sizleri bilgilendirmek istiyoruz.
İdarenin (devletin) deprem öncesi ve deprem sonrası en önemli yükümlülükleri:
Türkiye’de bir asırda büyüklüğü 6 ve üzeri 56 deprem yaşandı ve seksen binden fazla vatandaşımız hayatını kaybetti. Bu sarsıntılardan bazıları 1939 yılında Erzincan’da 8, 1944 yılında Gerede’de 7,4, 1983 yılında Erzurum’da 6,9, 1999 yılında Gölcük’te 7,5, 1999 yılında Düzce’de 7,2, 2011 yılında Van’da 7,2 büyüklüğünde meydana gelen depremlerdir. 2020 yılında İzmir. Bu konu dikkate alındığında depremin artık ülkemiz için bir “mücbir sebep” olarak kabul edilemeyeceği açıktır. Yönetimin beyin sarsıntısının oluşmasını engellemesinin bir yolu yoktur; ancak gerekli önlemler alınarak olası kayıpları en aza indirmek mümkündür. Bu anlamda yönetime çok değerli görev ve sorumluluklar düşmektedir. Bu yükümlülükler deprem öncesi ve sonrasında ortaya çıkmaktadır. Başlıca yükümlülükler aşağıda listelenmiştir.
– Yerleşim yerlerindeki yapıların yapı ruhsatı alarak 3194 sayılı İmar Kanununa uygun olarak yapılmasını sağlamak,
– İdare tarafından Kanun ve Yönetmeliklere aykırı bir inşaat tespit edilirse gecikmeksizin bu inşaat durdurulmalıdır,
– 7269 Sayılı Deprem Bölgelerinde Yapılacak Binalarda Genel Hayatı Etkileyen Afetler Halinde Yapılacak Yardımlar İle Alınacak Tedbirler Hakkında Kanunun Değerlendirilmesi,
– Deprem Bölgelerinde Yapılacak Binalar Hakkında Yönetmelik uyarınca, bu bölgelerde yapılacak binaların depreme dayanıklı olarak tasarlanmasının sağlanması,
– Belediye, mülki idare amirleri ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın mevzuata uygun olarak olağandışı yapı inşasına ilişkin denetimi,
– Depremin meydana gelmesinden sonra vakit kaybetmeden kurtarma çalışmalarına başlamak, yaralıları tedavi etmek, yangın çıkması durumunda söndürme çalışmalarına başlamak,
– Depremin meydana gelmesinden sonra Afet Acil Yardım Teşkilatı ve Planlama Temelleri Hakkında Yönetmelik kararlarına uyulması,
Ancak idarenin depreme ilişkin yükümlülükleri sayılanlarla sınırlı değildir. Kanun ve Yönetmeliklerde daha birçok sorumluluk düzenlemesi bulunmaktadır.
Dava öncesi idareye başvurma zorunluluğu, dava açma süresi, yetkili ve görevli mahkeme
Depremin neden olduğu zararların giderilmesi için açılan davalar, idari yargının görev alanına girmektedir. Bu nedenle deprem sonrası zarara uğraması halinde zararın tazmini için görev idare mahkemelerinde tam yargı davası açılmalıdır.
2557 sayılı İdari Yargı Usulü Kanunu’nun 13. maddesinde belirtildiği üzere tam yargı davasının açılmasının nedeni idari davalar olduğundan, dava açılmadan önce davayı açan idareye başvurulması zorunludur. Bu nedenle deprem nedeniyle meydana gelen kayıplarda öncelikle yükümlülüklerini yerine getirmeyen idari makama başvurulmalı ve zararın tazmini talep edilmelidir. Yönetim, zararın giderilmesi için yapılan başvuruya en geç 60 gün içinde olumlu veya olumsuz yanıt verir. Yönetimin kararının olumsuz olması veya cevap vermemesi halinde zarar gören, ret kararının kendisine ulaştığı ve 60 günlük sürenin dolduğu tarihten itibaren 60 gün içinde tazminat davası açabilir.
Depremden zarar gören kişi, bu zararı öğrendiği tarihten itibaren en geç 1 yıl içinde yükümlülüklerini yerine getirmeyen mülki idare amirliğine başvurarak depremin neden olduğu zararın tazminini talep etmelidir. Her halükarda idari makama başvurunun 5 yıl içinde yapılması gerekmektedir.
Yetkili mahkemenin düzenlenmesi İYÜK’ün 36. maddesinde yer almaktadır. Bu hususta da belirtildiği üzere, yükümlülüğünü yerine getirmeyerek zarara neden olan idari merciin bulunduğu yer mahkemesi yetkilidir.